ŞİKAYET DEĞİL BİR SİTEM VE İNSANLIĞI MEHDİ A.S.’A İMANA ÇAĞRI
Ufkumuzda
dünyadan başka bir hevesin olmadığı, cebimizde onbinlarca liralık limiti olan
kredi kartlarımızın olduğu, namazı iş arasında 2 dakikada kıldığımız, boş söz
ve işlerle dolu bir hayatı yaşarken dava arkadaşımız olan ve sözde islam uğruna
hayatını ortaya koyup tüm sevdiklerini terkederek teşkilat çalışmalarında aktif
görev alan pekçok kişiyle gayet güzel muhabbetimiz vardı. Çünkü 3 eksik 5 fazla
aynı karanlığın ve aldanmanın içindeydik.
Sonra bir gün
Rabbim rahmet etti, Habibim dediği kutlu Peygamberimizin müjdelediği Mehdi
a.s.’ın geldiği haberini almayı ve ona iman etmeyi ve böylece eski karanlık
hayatlarımızı terkedip, ufkunda Allah olan bir hayatı bizlere nasip etti, hiç
şüphesiz yine eksiklerimizle hiç şüphesiz yine gafletimizle ama bir büyük
farkla, asla Allah’ın hükmüne faizle, boş sözle ya da başka günahlarla bile
isteye ve açıktan karşı gelmediğimiz hayatlarla, içinde ilk defa Rabbimizin
olduğu ve ilk defa “gerçekten Allah’ın huzurunda kılınan namazlarla, ilk defa
her nefeste O’nu zikretme ve unuttuğumuzda hüznünü yaşadığımız hayatlarla, ilk
defa hayatımızda “kul olmak” vazifesinin her ana nakşedildiği hayatlarla… bu
ilk defalar o kadar çok uzar ki okumaktan bıkarsınız, o yüzden bu kadarla
yetiniyorum şimdilik.
İşte böyle bir
hayatı Rabbimiz nasip ettikten sonra baktık ki önceden, açıktan isyan ve
şirklerimize rağmen bizimle eş, dost, aile, ahbap olanlar bizi terkettiler, yüz
çevirdiler. Aralarında bizimle görüşmemek, bizimle insanları görüştürmemek için
birlik oldular, tıpkı Ebu lehebin ve cehilin Allah Resulü ve ona inananlara yapmaya
çalıştığı gibi.
Elbette üzüldük,
dostlukların sahte olduğunu gördüğümüz için üzüldük, sevgilerin dünyalık
olduğunu gördüğümüz için üzüldük, Allah denince yanımızdan “yaban eşekleri gibi
kaçanları” görünce üzüldük. Ancak bu hüznün karşısında Rabbimizi gönlümüze o
güne dek duymadığımız bir huzuru nakşediyordu, ilk defa Allah derken kainatın
Sahibini zikrediyorduk ve hamdolsun ki zikriyle gönüllerimiz titriyordu.
Şimdi tüm eş
dost arkadaş akraba ve dünyanın tamamı şunu bilsin.
Ben Rabbimi
buldum, geri kalan kim varsa beni terketse bile Rabbim şu verdiği imanı
gönlümden almadığı sürece her terkediliş bir şereftir benim için, her diken her
taş ancak hamd sebebi olabilir. Buradan bu acayip halle hallenmiş, adını
bildiğim tüm tanıdıklarıma da bu meseleye gözlerini kapatarak yaşarlarsa, mahşerde
hüsrana uğrayacaklarını bir kez daha haber veriyorum. Ve onlara kendi
karanlıklarını görebilmeleri adına ne kadar faizin içindeler, namazlarında ne
kadar huşu var, boş söz ve işlerden ne kadar yüz çeviriyorlar, Rabbimizi ne
kadar hissediyorlar diye soruyorum.
Şüphesiz bu
konuda kim görüşmek isterse koşa koşa gidip anlatırım, anlatacağız ve güneş
elbette her zaman olduğu gibi bu kez de balçıkla sıvanamayacak.
Tabi ki az bir
kısmı da olsa eski tanıdık, eş, dosttan bu hali takınmayan insanlarda var, onları
da sonuna kadar tenzih ediyorum.
Şüphesiz bugün
ehli sünnet olan tek bir topluluk vardır ki o da sünnette kesin ve itiraz
edilemez naslarla haber verilmiş olan Mehdi a.s.’a iman eden topluluktur. Bugün
“biz mehdiye inanıyoruz ama sizinkine değil” diyenler, kendilerine Peygamber
Efendimiz’in geleceği haber verildiği ve o gelmiş olduğu halde “nefislerince
beklediklerine uygun olmadığı” için onu inkar edip nefislerine uygun olan “Faraklit’i,
Ahmed’i” bekleyemeye devam edenlerin haline benziyor, beklerken başlarına
kıyamet kopacak ve ancak o zaman uyanacaklar ama ebedi bir hüsranla.
Rabbimize
ettiğim dua, hiçbirini ayırt etmeden tüm eş, dost, akraba ve tanıdıklarımla
hidayet üzere olan yolda yaşamak ve bu halle Rabbimize kavuşmamızdır. Allah’ın
selamı, O’nun hükmüne hakkıyla boyun eğenlerin; rahmeti, yalnızca O’nun
kudretine teslim olanların üzerine olsun.
0 Yorum